• Bize Ulaşın
  • 0532 445 47 64
  • evrenaksoy@inspira-tr.com
“Danışmanlık ve İş Koçluğu Hizmetleri”

Özellikle kurumsallık ve profesyonellik yolculuğundaki şirketlerde,

- Kurumsal Stratejik Yönetim
- Misyon, vizyon, strateji, taktik, eylem planlaması
- Hedef pazar/bölge/ülke belirleme çalışmaları
- Yurt işi/yurt dışı pazar giriş stratejileri
- Direk/Indirek satış süreçleri
- Satış takımlarına ayrı yönetime ayrı satış ve pazarlık koçluğu
- Fark yaratan B2C/B2BN pazarlama strateji ve planları
- Pazarlama uygulamaları
konularında farklı bakış açıları ve değer yaratan danışmanlık ve koçluk çalışmaları sunduğum hizmetler arasında. Klasik ”söyleyen ama yapmayan, yaptırtmayan, elini taşın altına sokmayan” danışmanlık anlayışı yerine ”kapsayıcı, iş birlikçi, şöyle yapalım mı diye ortak aklı bulan ve haydi birlikte yapalım şeklinde harekete geçiren” ve tecrübe aktarımını önemseyen, daha fazla koçluk ve mentörlük modellerinin kullanıldığı modern danışmanlık anlayışıyla çözemeyeceğimiz sorun olmayacaktır.

Yapamayacağım bir şey varsa ben yapamam diyen, bilgi ve tecrübesinin farkında olan, edere değil değere önem veren bir danışmanla, Uluslararası Koçluk Federasyonun (ICF) akredite bir koç ile daha doğrusu bir yol arkadaşıyla çalışmak isterseniz doğru yerdesiniz.

Bu kategoride hem iş dünyasıyla hem de uzman olduğum bölüm yani pazarlama ve satış ile ilgili yorumlarımı bulacaksınız. Bu kategoride internette bulacağınız diğer kaynaklardaki gibi geleneksel yazıları, hoca derslerini, başarı olarak nitelenen ucuz aşamaları değil gerçekten tutkuyla bağlı olmanın ne demek olduğunu, neden çalıştığımızı, neden satış yapmamanız gerektiğini, pazarlamanın ne olmadığını (ne olduğunu herkes biliyor ya (!)) bulacaksınız. Bu kategoride şişmanla tanıştıracağım sizi bir de. Şişman aslında fiziksel olarak şişman değil ya da siz öyle hayal ederseniz olabilir de. Esas şişmanlığı egosunda. O genç, düzgün ve işini başarıyla yapma gayretinde bir çalışanken, tahmin edeceğiniz gibi hasbel kader bir şey oluyor. Önceleri diyor ki kendi kendine “benden önceki müdür gibi yapmayacağım, ayaklarımı yerden kesmeyeceğim”. Ve başlıyor koltuğa oturmaya. Ancak bilmediği bir şey var: O koltukta bir pompa mekanizması var. Her oturduğunda pompalanıyor, şişiyor egosu. Daha dün temizlikçi çocukla asansörde bulunmaktan keyif alan onunla sohbet eden o adam artık asansörde temizlikçiyi görünce “naber” diye sormayı kendine zul görüyor. İşte egosu onu teslim alıyor yavaş yavaş, pompaladıkça ego daha çok istiyor, tıpkı kan şekeri ve insülin ilişkisi gibi. Sonunda kocaman oluyor egosal şişman, artık yürüyüşü de konuşması da davranışları da değişiyor, bazen sizi bile tanımıyor. Yıllarca kolkola çalışmışsınız birlikte, artık sizi mevkidaşı olarak görmüyor. İş görüşmesine gelen ve defalarca görüştüğü, 2-3 kez yemek yediği ve son anda işe almaktan vazgeçtiği çocuğu dışarıda görüyor tanımıyor, ya da tanısa bile kuru bir selam verip konuşmaya tenezzül etmiyor. Bazen sizi yemeğe davet ediyor, kulaklarınıza inanamıyorsunuz ve neden yemeğe çıkarıldığınızı, nasıl bir çıkar ilişkisi olduğunu hemen anlıyorsunuz masaya yemekler geldiğinde. Şişman eskiden çok samimi davrandığı omuz omuza çalıştığı destek aldığı insanları yönetmeye kalkıyor. Sohbetlerde 40 yıldır aynı işi yaparmış gibi ikide bir “people issue” diyor ve ah ah işimiz insan yönetmek, çok zor be kardeşim diyor. Çok tanıdık geldi değil mi? Kalkın da çevrenize bir bakın ne kadar çok şişman var, ya da belki de gidin bir aynaya bakın şişmanlamış mısınız? Zaman zaman şişman nasıl kurtulur buna deyineceğim, zaman zaman pazarlamayla ilgili yazılarım olacak. Rüzgar nereden eserse, o gün canımız ne çekerse…